Adı Mutluluk,  Yaşam Tarzı

Hayattan Keyif Almak & Huzurlu Yaşamak Adına

Son 3 yılda o kadar çok değiştim o kadar çok geliştim ki düşündükçe kendime şaşırıyorum. Kendime bir sürü güzel alışkanlık ve beceri kazandırmışım. Yaptığım her şeyi keyifle yapıyorum. Zamanla, yaşadığım olaylarda ve gittiğim yerlerde kendime kattıklarımla, tutkumu bulmuşum; severek yapabileceğim şeyleri keşfetmişim. Hala daha keşfediyorum. Bu yolda neler yaptım, onları yazacağım şimdi size…

Yapmaktan zevk aldığım şeyleri keşfettim;

Benim tanıdığım en huzursuz insanlar kendini keşfedemediğini hisseden, yapmayı sevdiği şeyleri bulamamış olan insanlar. ‘Öf ne yapsam bilmiyorum’ ‘ne istediğimi bilmiyorum’ ‘neyi sevdiğimi bilmiyorum’ gibi olumsuz düşüncelerle dolular ve kısır döngüdeler; bir yere varamıyorlar.

Benim çok haşır neşir olduğum bir konu olduğu için spordan örnek vereceğim. Diyelim ki hayatınızda hiçbir spor aktivitesi (veya müzik/sanat aktivitesi yok) veya istediğiniz düzeyde değil ama bu alanda bir şeyler yapmak istiyorsunuz; deneyin! Farklı şeyleri deneyin.
Araştırın; google’a ‘En eğlenceli sporlar’ yazıp aratın ya da ‘En kolay müzik aletleri’ yazıp aratın. Hangisi işinize geliyorsa. Bakın neler varmış, ilginizi çeken bir şey var mı diye bir bakın. Youtube’da videolarını izleyin. Bulabilirseniz kurslarına gidin, deneyimleyin. Bir şeyi denemeden sevip sevmeyeceğinizi bilemezsiniz, yapıp yapamayacağınızı da bilemezsiniz. Deneyin, denemekten bir şey kaybetmezsiniz. Böyle aktiviteler keşfettikçe denedikçe bulunur. Gökten piyano çalma tutkusu inmez, otobüste giderken aklınıza dombra çalma isteği gelmez…

Farklı insanlarla tanışın konuşun ya da mevcut tanıdığınız insanlarla konuşun.

Eee sen neler yapıyorsun deyin. Hafta sonu ne yaptın deyin. Okulda her gün gördüğünüz bir arkadaşınız sizin yıllardır yapmak istediğiniz bir şeyi yapıyor olabilir ya da onun o aktiviteyi yapan arkadaşı olabilir ya da arkadaşınız yaptığı o şeyi o kadar hevesle anlatır ki siz de onunla gidip denersiniz. Arkadaşınız her cuma tiyatroya gidiyor olabilir. Üye olduğu derneğin ilgi çekici seminerleri olabilir. Belki gönüllü olarak bir dernekte görev alıyordur. Belki bir doğa sporları topluluğuna üyedir her hafta sonu yürüyüşe/ trekking’e gidiyordur.

Birçok kursta ya da spor salonunda deneme dersleri vardır. Arayın, sorun. DENEYİN! ÇEKİNMEYİN! Spor yapmak mı istiyorsunuz? Seçenek o kadar bol ki! Yürüyüş yapın, yoga dersine gidin, crossfit’e başlayın, yüzmeye gidin, rafting yapın, trekking’e gidin, kanoya binin, vücut ağırlığınızla yapılabilen egzersizleri deneyin (bodyweight – calisthenics), anti gravity yoga deneyin, reformer pilates dersi alın. Reformer pilates, yoga vb için ücretsiz deneme dersi alabilirsiniz. Facebook etkinliklerini takip edin. Benim ilk yoga dersim bir yoga atölyesi idi. Facebookta etkinlik bildirimini görüp hemen mesaj atmıştım, yanımda oturan arkadaşım da yoga ile ilgileniyordu. ‘Evde yoga atölyesi’ varmış gidelim mi dedim, oluuuur dedi, ertesi gün hemen kayıt yaptırdık.

Para dert değil, vakit de dert değil.

Paranız ve geniş vaktiniz olmadan da yapabileceğiniz bir şeyler bulabilirsiniz. Bunları dert ediyorsanız ‘vaktim yok / param yok … yapamıyorum’ diye düşündüğünüz şeyleri bir kenara bırakıp; vakitsiz ve/veya parasız halinizle neler yapabileceğinize bakın.

Ders programı benimkiyle aynı olan, harçlığı benimkinin iki katından fazla olan sınıf arkadaşlarım var; benim aylık 110 tl spor salonu param için, onlar o kadar veremem diyorlar. Programımız aynı olmasına rağmen ben iki günde bir yaklaşık 3-4 saatimi spora ayırabilmeme rağmen, vaktim yok diyorlar. Her şeyi geçtim, ben her hafta bloga dünyanın vaktini ayırıyorum, kitap okuyorum, yabancı dilimi geliştirmeye çalışıyorum veya farklı şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Onlar bunların hiçbirini yapmıyorlar ama; vakitleri yok

Benim gittiğim yoga dersinde gruptakilerin hepsi çalışıyor. İş çıkışı geliyor hepsi. Meditasyonlar herkese açık, hepsi ücretsiz. Yoga hocamız yogaya youtube’dan yoga videoları izleyerek başlamış. Paranız yoksa açın youtube’dan yoga videosu izleyin. Vaktim yok diyemezsiniz 5 dakikalık yoga videoları bile var. İngilizcem yok demeyin, Türkçe videolar da var artık. Mesela Çetin Çetintaş, mesela @Elifityoga (benim derslerine katıldığım yoga hocam)

Alternatifleriniz o kadar bol ki! İnternet o kadar güzel bir kaynak ki! Lütfen kullanın!!

Daha çok yazın;

Eliniz kaleme kağıda değsin. Düşüncelerinizi yazın, duygularınızı yazın; eğer bunları yazmak sizi azıcık bile üzüyorsa o gün/ o hafta / o yıl yaptıklarınızı yazın; yapmak istediklerinizi yazın, hayallerinizi yazın. Bir şeyleri yazmak, her zaman bana kendimi daha iyi hissettirir. Yanınızda devamlı bir kalem, bir de küçük defter taşıyın. Aklınıza bir şey gelince hemen yazın. Telefonunuz da olur, daima yanınızda. Bir not uygulaması indirin. Kolay erişilebilir, ara yüzü sade olan bir uygulama olsun. Paletto gibi fotoğraf eklenebilen bir uygulama da olabilir. Yazın, kağıt kalem olmasa da yazın. Yazdıklarınıza tarih de atın. Eğer siz de benim gibi sık sık zamanın çabuk geçtiğini ve vaktinizi boş geçirdiğinizi düşünüyorsanız yaptıklarınızı bir yere yazın ve tarih atın. İleride böyle hissettiğinizde açın bakın neler yapmışsınız. Kağıt kalem alıp bir şeyler yazmak bana en çok huzur veren şeylerden biri.

Nitelikli Kahve Peşinde adlı yazımdan

Sevdiğiniz tatları & mekanları keşfedin.

Ben kahve içmeyi çok seviyorum mesela, dönem dönem değişse de yemeyi çok sevdiğim bir şey de hep oluyor. Canım sıkkınken kendimi genelde Starbucks’ta bulurum, hem mekanı seviyorum hem kahvelerini seviyorum. Gidip kahvemi alıp oturup biraz okurum ya da ders çalışırım ya da defterime bir şeyler yazarım. Bazen sadece internette takılırım. Günün herhangi bir saatinde yaptığım bir saatlik Starbucks keyfi modumu yükseltir. Siz benim gibi yemek yemeyi ya da kahve içmeyi seven biri değilseniz başka mekanlar deneyin. Bu sizin için bir park olabilir, bahçeniz olabilir, sahil olabilir, kitap cafe olabilir, müze olabilir vs vs seçenek bol!

Daha çok paylaşın, yardım edin, bağış yapın;

Kitap bağışı yapın, kıyafet kumbaralarına eski kullanmadığınız kıyafetleri atın. Eşyalarınızı ayıklayın, uzun zamandır kullanmadığınız, artık sevmediğiniz kıyafetlerinizi eşyalarınızı ayıklayın. Hem sizin dolabınızda yer açılır hem de o eşyalara sizden daha fazla ihtiyacı olan birilerine yardım etmiş olursunuz. Beni en huzurlu en hafif hissettiren şeylerden biri yardım etmek.

Her yıl kitap bağışı yapıyorum, toplu kitap bağışı yapamasam bile arkadaşlarıma kitaplarımdan birer ikişer veriyorum/gönderiyorum. Her yıl haziran ayında kullanmadığım, giymediğim kıyafetlerimi ve ayakkabılarımı kıyafet kumbaralarına atıyorum. Geçen sene sonunda kullanmadığım bileklikleri, kolyeleri, tokaları bile atmıştım belki bir kız çocuğunu mutlu eder diye. Kıyafetlerinizi atabileceğiniz kumbara ya da verebileceğiniz biri yoksa çevrenize sorun, bildiği birileri olan muhakkak vardır. Hiç bulamazsanız, düzgün bir poşetin içinde çöp kutularına yakın bir yere koyun. Tam dibine koymayın ki çöpe gitmesin. Muhakkak biri alır. Bu konuda ben şimdiye kadar İzmir Bornova’da, Muğla’da ve Antalya’da kumbaralar gördüm. Bazıları belediyelerin bazıları Kızılay’ın kumbaraları. Bornova Belediyesi, aynı kumbaralarda kitap da topluyor. Hiç görmediyseniz, belediyenize sorun veya Kızılay’ı arayıp sorun.

Yardım etmek sadece bağışla da olmuyor. Ben blog aracılığıyla bana yazan birçok kişiye yardımcı oldum, özellikle üniversite tercih dönemlerinde olan birçok kişiye faydam dokunduğuna inanıyorum.

Yerel dernekleri, kuruluşları vs takip edin. İzmir’de haftasonları trekking + çöp toplama etkinlikleri oluyor mesela. Yaşadığınız yerde öyle etkinlikler var mı bir bakın. Sivil Toplum Kuruluşlarına katılabilirsiniz. Gönüllü çalışabilirsiniz.

Her şeyi geçtim, gittiğiniz yerlerde çalışanlara günaydın deyin, teşekkür edin, çıkarken kolay gelsin veya iyi günler deyin. Bunların hepsi basit ama çok güzel şeyler. Geçen hafta benzin istasyonunda lavaboda çalışan ablaya gülümseyip kolay gelsin iyi günler demiştim, yorgun ve mutsuz görünüyordu; sevinip gülümsedi ve teşekkür edip iyi günler diledi. Bu bile yetti beni hafifletmeye.

Fotoğraftaki alıntı bir filmden, adı the Hours. Burada anlatmıştım;
Kaçıp Gitmeli Filmler

Sakin müzikler dinleyin.

Harmonik müzikler dinlemek nöral aktiviteyi azaltır. Bu yüzden dinlerken daha berrak düşünebiliriz. (Fringe izlerken öğrenmiştim bunu) Huzursuz hissetmenizin sebebi muhtemelen kendi düşüncelerinizde kaybolmanız. Bu şekilde biraz olsun sakinleşebilirsiniz.

Kendinize fazla yüklenmeyin;

Söylemesi kolay tabii diye düşünebilirsiniz. Anlıyorum. Bu konuda Pembe Fili Düşünme kitabında çok güzel açıklamalar var. Kendini sürekli eleştiren bir insansız, kendinize fazla yükleniyorsanız o kitabı mutlaka okuyun.

Çocukluğumuzdan beri bize söylenen, içimize işleyen birçok şey var. Mesela ağlarken; ağlama artık üzülme derler ya da canımız sıkkınken surat asma bunda üzülecek ne var derler. Bu yüzden ağlarken, ağlamamamız gerektiğini düşünürüz buna mı üzülüyorsun işte çok zayıfsın çocuk gibisin hemen ağlıyorsun gibi sözler sarf ederiz kendimize. Halbuki kendimize biraz izin versek, eleştirmeyi bırakıp o anda yaşadığımız acıyla savaşmaya çalışmasak yaşadığımız şey çok daha kısa sürede geçecektir. Biz inatlaştıkça, bu yüzden kendimize kızdıkça işi daha uzatıyoruz aslında.

Ne kadar doğru bir davranış bilmiyorum ama; ben canım çok sıkkın olduğunda yani hiçbir şey yapmak istemediğim zamanlarda kendime izin veriyorum. Muhtemelen içime oturan, beni üzen bir şey oluyor ve ben o haldeyken kesinlikle kitap okuyamıyorum ya da ders çalışamıyorum. Zihnimi zorlamamı gerektirecek şeyler yapamıyorum yani. Kendime o süreyi veriyorum, o üzüntüyü yaşamama izin veriyorum ve bu yüzden kendimi zorlamamaya çalışıyorum. Bu süreçte olabildiğince sosyal medya kullanmıyorum çünkü birilerinin bir şeyler yaptığını görürsem, eleştiren sesim ‘bak sen kendime izin veriyorum diye boş boş vakit geçirirken millet neler yapıyor’ diyebiliyor.

Dediğim gibi, bu ne derece doğru bir davranış bilmiyorum. Zihnim dolu dolu olunca ders çalışamıyorum ve kendime kızarsam bu süreç daha da uzuyor. O yüzden ben kendime sinirlenip motivasyonumu düşürüp kendimi belki günlerce geriye atacağıma, o birkaç saati veya günü kendime ayırıyorum ve daha basit şeylere yöneliyorum.

Düşünmemeye çalışmayın.

Daha önce bir yazı okumuştum; bir şeyi düşünemeye çalışırken da o şeyi düşünürsünüz diyordu. Daha sonra buna yine Pembe Fili Düşünme kitabında rastladım. Kitabın adı da bundan geliyor, kitapta bir mini pratik var. Size 3 dk gibi kısa bir süre veriyor bu süreçte pembe fili düşünmemenizi söylüyor. Başka şeyler düşünmeye başlasanız bile arada pembe fili düşünmemeliyim düşüncesi geçiyor aklınızdan.

Kaçınmaya çalıştığımız şeylerde de bu böyle oluyor. Düşünmemeye çalıştıkça düşünüyoruz aslında.

Bilinçli Farkındalık & Meditasyon

İngilizcedeki mindfulness sözcüğü bu şekilde çevrilmiş dilimize. Bence daha anlamlı olmuş. Son birkaç senedir görüp duyuyoruz bunu. Meditasyon yaptıysanız duymuşsunuzdur.

Yaptığımız birçok şeyi otomatik pilotta yapıyoruz. Sonra geriye dönüp bir bakıyoruz ki o ana nasıl gelmişiz bilmiyoruz, çünkü zihnimiz o işi yaparken geçmişle veya gelecekle meşgul oluyor. Sonunda ne düşündüklerimizi hatırlıyoruz ya da o süreçte ne yaptığımızı. Bilinçli farkındalık, bulunduğumuz anda olmak; çevremizin farkında olmak olarak özetlenebilir. Bununla ilgili çok güzel bir meditasyon videosu izlemiştim. Oturduğunuz yerde, o an; gördüğünüz 5 şeyi, duyduğunuz 4 şeyi, hissettiğiniz 3 şeyi, kokladığınız 2 şeyi ve tattığınız 1 şeyi düşünüyordunuz. Çok hoşuma gitmişti, hatırladıkça arada yapıyorum. Videoyu bulabilirsem buraya ekleyeceğim.

Meditasyon birçok kişiye safsata gibi geliyor, biliyorum. Öyle kişilere de şunu söylüyorum, deneyin! Denemekten hiçbir şey kaybetmesiniz. Bir gün 24 saat, o saatlerin içinde 5 dakika hiçbir şey değil. Çok değil, sadece 5 dakika deneyin! Calm, Patika, Headspace vb birçok app var. Patika, Türkçe. Youtube’da videolar da var. Hepsi ücretsiz. Bir defacık deneyin. Mümkünse guided meditasyon yapın yani sizi yönlendiren bir rehber eşliğinde meditasyon yapın. Benim gittiğim Originn Coworking’de haftada 4 gün yarım saat meditasyon var, hepsi ücretsiz. Ciddiyim, ücretsiz. Mat da var orada, yapmanız gereken tek şey gelip mata oturmanız. Şehrinizde meditasyon ve yoga dersleri var mı bir bakın, yoksa da internetten yararlanın!

Bir şeylerden memnun değilseniz, şikayet etmeyi kesin ve bu konuda bir şeyler yapın;

Kendinizden memnun değilsiniz, yeterince kendinizi geliştirmediğinizi düşünüyorsunuz mesela; kendinizi nerede eksik görüyorsunuz bunu irdeleyin. Farklı aktiviteler arayın. Kitap okuyun. Yeni insanlarla tanışın, konuşun. İnternette farklı profillere farklı kanallar farklı bloglara bakın. Etrafınızdaki her insan sizin yapmadığınız değişik bir aktivite yapıyor olabilir. Bu şekilde farklı şeylerle kendinize yeni bir şeyler katmaya çalışabilirsiniz.
Not: Bu başlığın altına kendimizi geliştirebileceğimiz şeylerle ilgili o kadar uzun yazmışım ki yazı çok uzamış. O kısmı kestim, ayrı bir yazı olarak yayımlayacağım.

 Şikayet ettiğiniz/memnun olmadığınız şeylerin bir listesini yapın, sonra da kafa patlatın; bu konuda ne yapabilirsiniz? Tek başınıza işin içinden çıkamazsanız birinden yardım isteyin. Tanıdıklarınıza sormaya çekiniyorsanız internette anonim olarak birilerine sorun. 

Sürekli bir şeylerden şikayet ederek etrafınıza olumsuzluk/ negatif hava yaymayın. Çevrenizdekileri sizden uzaklaştıracaktır. Kimse, birinin sürekli şikayet etmesini dinlemek istemez. Derdinizi paylaştığınızı düşünüyor olabilirsiniz ama bu durum ve bu kişi hayatınızda devamlı varsa; karşınızdakinin enerjisini düşürüyor olabilirsiniz. Ben, şahsen; sürekli bir şeylerden şikayet eden ama bu konuda hiçbir şey yapmayan insanları bir bir çıkarıyorum hayatımdan.
Mesela, biraz da sonraki maddeyle örtüşecek bir örnek vereyim; her yurtdışına çıkma veya yabancı dizi izleme muhabbetinde bana ‘ama senin İngilizcen var’ diyen arkadaşlarım var. Yahu öğrenin siz de? Ben anamın karnından İngilizce vaaz vererek mi çıktım? İngilizce, belki de dünyanın en basit dili. Uluslararası dil Almanca olsa Çince olsa ne yapacaktınız? İnternette bir sürü video, bir sürü ücretsiz kitap, bir sürü uygulama var. Kullanın. Benim İngilizcem yok, artık geçersiz ve komik bir bahane.

Bakın benim tam da bunun için bir yazım var; Dil öğrenmek için 10 taktik!

Gerçekten huzurlu ve mutlu olmak istiyorsanız, bahane üretmeyi bırakın.

Pembe Fili Düşünme adlı kitabı okuyorum, önemli gördüğüm tekrar okumak istediğim cümlelerin altını çiziyorum aslında ama bilgisayarı açmadan önce bir cümle okumuştum, az önce dank etti. Şöyle diyor; ‘kendimi en çok kendimden kollamam gerektiğini fark ettiğim bir zamanda …’ Bizi sürekli eleştiren iç sesimiz ile ilgili bir bölümde geçen bir cümlenin başı bu. Bütün olarak hah işte bu dedirten bir cümle olmayınca çizmemişim altını. Aslında ne kadar önemli… Kendimize en çok zararı kendimiz veriyoruz. Halbuki kendimiz için gerçekten faydalı bir şeyler yapabilecek / yapacak olan tek kişi de biziz. Ne güzel bir tezat değil mi : ) 

Cümlenin tam halini hatırlamıyorum ama bir diziden şunu öğrenmiştim; ama’dan önce gelen her şey yalandır’ Bunu öğrendiğimden beri ama demeye çekinirim. Özellikle kendime söylediğim cümlelerde. Çünkü şunu çok iyi bilirim; ama’dan sonra bir bahane gelir.  … yapmak istiyorum ama …. / ….’a gideceğim ama … / …. almak istiyorum ama … || Hep bir bahane… Hep bir bahane.. Bazen bunları çevremizdekilere de söyleriz/ anlatırız. Onları, yapmak istediğimiz bir şeyi neden hala yap(a)madığımıza inandırmak için. Aslında bunu tekrar tekrar söyleyerek yani pekiştirerek kendimizi kandırmaya çalışırız. Yıllar sonra dönüp bir bakarız ki onu bunu bahane ettikçe yapmak istediğimiz şeyi yapamamışız.

Ben de bir şeylere bir bahane bulup yapmıyordum, sonra yapmak istediğim şeyi içimde kalıyordu ve daha da kötüsü başkalarının yaptığını görünce üzülüyordum. Sonra gerçekten yapmak istedikleri ve heves ettiklerimi ayırt edip, önceliklerimi belirlemeye başladım. Her zaman bu kontrolü sağlamak zor olabilir ama bir yerlerden başlamak gerek.

Şu anda yapmak istediğim bir iki tane şey var. Isparta’dayken keyfim yoktu, yapmadım. Antalya’da hava çok sıcaktı yapmadım. Köye geldik, malzemelerimi getiremedim yapamıyorum. E böyle böyle okul zamanı geldi ve okul döneminde yapmaya çalışırsam ikiye bölünürüm ikisine de gereken önemi veremem. Ben de bu yüzden kendimi suçlamaktan vazgeçtim ve yapmak istediğim bu şeyi biraz erteledim. Okulu bitirince yapacağım. Hem kendimi hırpalamayacağım, hem okulu bitirdiğimde yapmak istediğim güzel bir şeyler var hem de o zaman vaktim bol olacağı için şu anda yapabileceğimden çok daha fazlasını yapabilirim! Böyle böyle düşünerek irdeleyerek en ideal yolu buldum.


Faydalı bir yazı olmuştur umarım. Kendimi ve deneyimlediklerimi olabildiğince aktarmaya çalıştım. Bu konuda eklemek istedikleriniz varsa ya da kendi hikayenizi anlatmak istiyorsanız lütfen yorumlarda bizimle paylaşın, sevgiler!

36 okuyucu bu yazıyı sevmiiiş!

6 Yorum

    • Şeyma Mektepli

      Tutkunu bul! 🙂 Yapmak istediğin şeyi bulamamış olabilirsin, yapmaktan keyif alacağın bir şey bulmaya çalış.
      Hepimiz her gün %100 motive hissetmiyoruz ki! Kendine fazla yüklenme, farklı aktiviteler deneyip neleri sevdiğini bulmaya çalış 🙂

  • Şeyma

    Söylediklerine o kadar katılıyorum ki.

    Şimdi insanlar uyuşmuş gibi hiçbir şey yapmıyorlar,tek yapılması gereken dışarıda yemek yenilip paylaşmak gibi bir izlenim var.Ruhları doymadığı için herkes bir şeyden şikayetçi.Erteleme inkar isyan 3lüsü halinde 🙂

    Paylaştığın düşünceler benimle inanılmaz örtüşüyor.Zevkle okudum,farkındalığı olan arkadaşlarımla da paylaştım.

    Sevgiler

    • Şeyma Mektepli

      Merhaba adaşım! 🙂
      Kesinlikle çok haklısın. İnsanlar yurt dışına seyahate gidince bile gezip görüp dokunup hissetmektense fotoğraf çekilip instagrama atma derdindeler. İçlerinde bir boşluk var, farkındalar ama çoğu görmezden geliyor.

      Yazımı paylaştığın için çok teşekkür ederim, arkadaşların da beğenmiştir umarım.
      Yolun açık olsun, sevgilerimle!

Eklemek istediğiniz bir şeyler mi var? Bir yorum yazın!