Yaşam Tarzı

Pet-sitting yaparak Avrupa’yı geziyorum

Merhaba! Şu anda bu satırları Malta’dan yazıyorum. İki buçuk hafta önce geldim ve bir hafta daha burada kalacağım. Ardından Tallinn’e dönüp, yalnızca 3 gün kalıp, iki haftalığına Riga’ya gideceğim. Daha yılın üçüncü ayının başında olmamıza rağmen, ben yılbaşından bu yana 9 gün Porto’da, sonra 13 gün Viyana’da kaldım ve Malta ile yılın 3. seyahatindeyim.

Bu yıl için belirlediğim hedeflerden biri, her ay en az bir kez başka bir ülkeye gitmekti. İlk başta çok zor olacağını ve beni gereksiz yere bir yerlere gitmeye zorlayacağını düşündüğüm için vazgeçmiştim. Ama daha yılın ilk haftasından işler değişti 🙂 ve kısa sürede yılın ilk 5 ayı için 5 seyahat planladım, üstelik bu aylarda bir değil iki ülkede bulunacağım.

Hemen sadede gelelim. Viyana hariç hepsini Trusted House Sitters sayesinde pet-sitting yapıp uzaktan çalışarak gezdim ve geziyorum. Bu yazıda da bunu nasıl yaptığımı anlatıp, artıları eksileri neler ve benim deneyimlerim nasıl oldu, onlardan bahsedeceğim.

Öncelikle, pet-sitting nedir?

En basit haliyle, ücretsiz konaklama karşılığında birinin veya bir ailenin evcil hayvanlarına bakmak diyebiliriz. Sadece kedi olmak zorunda değil, köpek, guinea pig, tavşan, kuş, balık, tavuk, sürüngen vs de olabilir. Hatta bazılarında koyun, keçi vs bile olabiliyor.

Ben şimdilik yalnızca kedi ve tavşan bakıyorum, çünkü sadece onlarla deneyimim var + köpeklerin bakımı çok daha fazla emek, vakit ve dikkat gerektiriyor. Bir de İsviçre’de kaplumbağa bakmıştım, hatta gittiğim ilk günlerde attığım tweet çok ilgi görmüştü. Kaplumbağalarda da sadece marul, pelet ve su vermek yeterliydi.

Peki bu neden yapılıyor? Evcil hayvan sahipleri/ebeveynleri, bir süreliğine tatile veya iş için başka bir yere gidecekleri zaman, evlerinde kalıp evcil hayvanlarına bakacak birini arıyorlar. Siz de gidip gezmek istediğiniz şehirlerde ülkelerdeki pet-sitting fırsatlarına başvurup, o evde ücretsiz konaklayarak, evdeki hayvanlara bakıp ile farklı bir şehri gezmiş ve oradaki hayatı deneyimlemiş oluyorsunuz.

Bazı evlerde, evdeki evcil hayvanlara bakmak dışında farklı sorumluluklar da oluyor. Bu ilandan ilana değişiyor. Bazı hayvanların özel ihtiyaçları oluyor, ona dikkat etmek gerekiyor, vs vs. Bunların hepsini, ev sahipleri paylaştıkları ilanlarda yazıyorlar. Bazı evlerde evcil hayvan olmuyor. Yanlızca evdeki çiçeklere veya bahçeye bakmak gerekiyor.

Geçen yaz İsviçre’de kaldığım evin bahçesi 🙂

Pet-sitting yapmaya nasıl başladım?

House-sitting ya da pet-sitting tamamen şans eseri keşfettiğim bir konsept oldu. İlk kez apartment swap yaptığımda, Madrid’de evdeki iki kediye de bakmıştım. Öncesinde kedi bakma deneyimim yoktu, yalnızca kuzenimin kedilerine bakmıştım birkaç gün.

Ardından facebook’ta birkaç kez denk geldiğim gönderilere mesaj atınca geçtiğimiz yaz Haziran’da Stockholm’de bir hafta, Temmuz’da Basel’da iki hafta, ardından Ağustos’ta Eindoven’da iki hafta kalıp cat-sitting yaparak gezme fırsatı buldum.

Bu fırsatların hepsini facebook’taki kadınlara yönelik seyahat gruplarından buluyordum. Yani seyahate gittikleri tarihlerde, evil hayvanlarına bakacak birilerini arıyorlardı. Ama facebook’tan bu ilanları arayıp bulmak, sürekli yeni gönderileri takip etmek, yorum yazıp dikkat çekmeye çalışmak, bu insanlara mesaj atmak, mesajlar spam klasörüne düşünce insanların görmemesi vs gerçekten çok yorucu ve zaman alıcı oluyordu. Ben bir dönem sık sık facebook’a girip yeni gönderilere bakıyordum, fazlaca vakit kaybına neden oluyordu.

En son Eindhoven’dayken, baktım bu böyle gitmeyecek, Trusted House Sitters‘a kaydoldum. İlk deneyimim (Porto), aslında öncekilere kıyasla oldukça kötü geçti ama şimdi Malta’dakinden oldukça memnunum. Bu yazıda facebook gruplarından değil, Trusted House Sitters’dan bahsedeceğim, ve THS olarak kısaltmasını kullanacağım.

Facebook grupları biraz daha riskli, yani insanlara güvenmek gerekiyor, yakın zamanda tanıdığım iki kişiden kötü deneyimler duydum, o yüzden sizi bu sayfalara yönlendirmeyi doğru bulmuyorum.

Küçük not: Yazıda, THS’a verdiğim linkler benim kendi referans linkim. Size yıllık aboneliklerde %25 indirim sağlıyor, son kullanma tarihi yok. İstediğiniz zaman bu yazıya geri dönüp linke tıklayarak kaydolabilirsiniz (Ben bundan doğrudan maddi kazanç elde etmiyorum. Siz, benim referral yani yönlendirme/referans linkimle üye olduğunuzda bana da 2 ay ücretsiz üyelik veriyor).

Ücretli mi? Ücreti ne kadar?

Normalde, saatlik/günlük ücret alarak yani profesyonel olarak pet-sitting yapan insanlar da var. Ancak bu sistemde ücret almıyorsunuz. Siz de ev sahipleri de THS‘a aylık veya yıllık belli ücretler ödüyor. Onun dışında doğrudan birbirinize herhangi bir ödeme yapmıyorsunuz.

THS’da üç farklı paket var, ben en temel paketi seçmiştim. Ödeme yıllık tek seferde yapılıyor, aylık değil. En temel paket yıllık 119€. İlk başta böyle bir şey için pahalı değil mi yaaa diye düşünmüştüm. Ama değil, çünkü sadece yılda bir defa, sadece 7 günlük bir seyahat için kullansanız bile masrafını çok rahat karşılıyor. (120€ = 4 gece x geceliği 30 €’luk hostel)

Ben hiç ücretli yapmadım, yapan birini de tanımıyorum, o yüzden bu konuda yorum yapmayacağım. Ama bildiğim kadarıyla, bunlar düzenli yapılan işler, yani seyahat amacıyla yapılan bir şey değil (Bir ailenin köpeğini her gün sabah ve her gün akşam düzenli ve devamlı olarak yürüyüşe çıkarmak gibi düşünün).

Eğer evcil hayvanınız varsa, ve hem ev sahibi hem de pet-sitter olmak isterseniz, onu da yapabiliyorsunuz, sadece fiyatı biraz daha yüksek.

Bunu nasıl bu kadar çok yapabiliyorum?

En önemli sorulardan biri bu olur diye tahmin ediyorum, çok da haklısınız. Burada bunu hem bir *disclaimer* gibi vermek istiyorum hem de ‘öyle olsa ben de yaparım tabi yeeaa’ diyenlerin önüne geçmek istiyorum. 🙂

Benim bunu bu kadar sıkça ve biraz uzun süreler (2-4 hafta) yapabilmemin iki sebebi var;

  • 1.si çalıştığım şirket, her yıl belli bir sayıda günde uzaktan başka bir ülkeden çalışmama izin veriyor.
  • 2.si ben Estonya’da yani bir Schengen ülkesinde yaşıyorum, bu nedenle Schengen bölgesi içinde vize derdi olmadan seyahat edebiliyorum. Merak edenler için: Tallinn’e taşınma hikayem.
  • Ekonomik etkisinden sonraki kısımda bahsedeceğim.

Eğer Türkiye’de yaşıyorsanız, yeşil pasaport ve yabancı bir ülkeden pasaportunuz yoksa;

  • Vizesiz gidilebilen ülkelerde yapabilirsiniz.
  • Vizeniz varsa (Schengen, ABD, Birleşik Krallık) etc. vize süreci içinde yapılabilir.
  • İleri tarihli cat-sit fırsatlarına başvurup, vize alıp gidebilirsiniz (Bazıları aylar öncesinden paylaşıyor, o yüzden önceden ayarlarmak mümkün olabilir).

Eğer Avrupa’da yaşıyorsanız, Schengen içinde rahatlıkla yapabilirsiniz. Birleşik Krallık’ta yaşıyorsanız, orada yaşayan birçok üye var, BK içindeki ülkelerde gezmek için kullanabilirsiniz. Aynı şekilde Amerika, Kanada, Avustralya vb birçok yerde yapılabilir. Erasmus öğrencisi veya yurtdışında okuyan bir öğrenciyseniz de mümkün tabii ki.

Peki ekonomik olarak zor olmuyor mu?

Kısmen evet, kısmen hayır. 🙂 Çok açıklayıcı oldu değil mi…

Şöyle ki, bu seyahatlerin ekonomik yükü, birçok faktöre göre değişiyor:

  • Gittiğiniz ülkedeki hayat pahalılığı tabii ki etkiliyor. Basel (İsviçre) ve Porto (Portekiz) seyahatlerimdeki market alışverişleri ve toplu taşıma fiyatları arasında dağlar kadar fark var.
  • Gittiğiniz şehirde yaptığınız aktivitelere göre değişiyor. Porto’da bir müze 5-12€ iken, Viyana’da bir müze bileti 18-30€ arası değişiyor. Üstelik Porto’da gezmek istediğim belki 2 müze anca varken, Viyana’da 10+ müze vardı.
  • Uçak bileti fiyatları gerçekten çoook etkiliyor. House-sitting yaparken tarihleri siz belirlemediğiniz için ucuz bilet kampanyalarından faydalanmak zor oluyor. (Bu önemli bir nokta)
  • Gittiğiniz ülkede ne kadar çok gezdiğiniz doğal olarak çok etkiliyor. Ben genelde diğer şehirlere günübirlik geziler yapıyorum. Bunların otobüs veya tren masrafları fazla olabiliyor. Ne kadar çok gezi, o kadar çok masraf demek.

Genel olarak ben şunu fark ettim, uçak biletlerini saymazsak, konaklamaya bir şey ödemediğim için, harcamalarım Tallinn’de evde kalsam harcayacağımdan çok daha fazla olmuyor genelde. Şu anda Malta’dayım ve çoğu şey ucuz. İsviçre, Norveç ve Hollanda gibi pahalı ülkelerde tabii ki daha fazla harcıyorum.

Eindhoven’da evin bahçesinde Minnoş ile keyif yaparken

Merak edenler için, geçen sene birkaç gezimde toplam harcamalarım şu şekilde olmuş:

Bu şehirlerin hepsini pet-sitting yaparak gezdim:

  • İsviçre’de 16 gün kalıp, uçak biletleri dahil 850€ harcamışım.
  • Stockholm’de yaklaşık bir hafta kalıp toplamda 463€ harcamışım.
  • Eindhoven’da 16 gün kalıp 668€ harcamışım.

Bu harcamalar çoğunluklukla toplu taşıma, tren biletleri, market alışverişleri, müzeler vs. En büyük kalem her zaman uçak bileti oluyor. Alışveriş (gerekmedikçe) pek yapmıyorum, hediyelik/hatıra çok fazla şey almıyorum.

Bu iki şehri de bir arkadaşımla konaklama ücretini paylaşarak Airbnb ve otelde kalarak gezdim:

  • Oslo’da arkadaşımla 2 gece Airbnb’de kaldığımız hafta sonu tatilimizde her şey dahil 435€ harcamışım.
  • Prague’da yine bir arkadaşımla 4 gece otelde kaldığımız uzun hafta sonu tatilimizde ise her şey dahil 574 euro harcamışım.

Aslında bu şekilde toplam masrafın hiçbir anlamı yok, çünkü o parayla ne yaptığıma göre değişir. Bu sorunun çok geleceğini düşündüğüm için yazmak istedim yine de. Örneğin;

  • İsviçre’deyken Zürih <> Basel gidiş dönüş tren biletlerine 70 euro ödemiştim.
  • Basel’da kaldığım yerden şehir merkezine gidip gelmem tramvayla 15 euro tutuyordu.
  • Basel içinde bile marketten markete fiyatlar değişiyordu. Örneğin kaldığım yerdeki küçük markette bir marul 3.20 CHF iken, merkezdeki Coop’ta aynı marul 1.60 CHF idi. (Kaplumbağa baktığım için marul fiyatlarına hakim oldum mecburen hehe)
  • Eindoven’da ise Amsterdam’dan gidiş dönüş trene yaklaşık 50 euro ödemiştim.
  • Eindhoven içinde toplu taşıma beklediğimden ucuzdu, merkeze gidiş dönüş yaklaşık 4.5 euro tutuyordu.

Konaklama ücretsiz, peki uçak biletleri?

Benim için en büyük harcamalar uçak biletleri oluyor, çünkü yukarıda da bahsettiğim gibi, ev sahiplerinin tatile gideceği tarihler belli olduğu için, cat-sitting tarihleri de ona göre oluyor ve o tarihlerde gitmem gerekiyor. O yüzden ucuz bilet tarihlerine bakıp ona göre gitme şansım çok düşük oluyor. Kampanya olduğu zamanlarda bile benim tarihlerime denk gelmedi hiç.

Bazı evlerde, eğer ev sahibi için uygunsa ve evde ek bir yatak odası varsa, bir veya iki gün önceden gelmenizi veya bir gün geç ayrılmanızı kabul edebiliyorlar. Ama bu kişiden kişiye değişiyor. Ben mümkünse bir gün erken gitmeye çalışıyorum, ama genellikle son gün (eve dönecekleri gün) ayrılıyorum.

Pet-sitting yaparken en az 2-3 hafta kalıp, konaklamaya bir şey ödemediğim için, uçak biletleri fiyatlarını çok önemsememeye çalışıyorum.

Genel olarak tek bir seyahatin gidiş-dönüş toplam bilet fiyatlarını 300€ altında tutmaya çalışıyorum. Porto ve Malta için 300’ü biraz geçti mesela, ama yaklaşık bir ay kaldım/kalacağım. Şimdiye kadar aldığım en ucuz bilet gidiş-dönüş 68 euro ile Oslo oldu (yalnızca küçük çanta ile, Norwegian Airlines), ardından gidiş dönüş 82 euro ile Viyana oldu (kabin bagajı ile, Ryanair).

Ne yazık ki Tallinn havaalanının bağlantıları çok iyi değil, o yüzden fiyatlar Avrupa geneline göre yüksek. Ryanair ile direkt uçuş çok az, olanlar da ucuz değil zaten gidiş-dönüş 200€ oluyor (sadece ‘personal item’ ile daha uygun olur tabii ki). Finnair Helsinki aktarmalı, AirBaltic Riga aktarmalı, Lufthansa Almanya aktarmalı, Swiss Zürih aktarmalı, Lot ise Varşova aktarmalı Avrupa’nın başka yerlerine uçuyor Tallinn’den, ama Ryanair hariç çoğu zaten ortalama ve üstü ücretlere sahip havayolları.

Malta’ya gelişim de gidişim de uzun seyahatli mesela. Gelirken pazartesi sabah Riga’ya uçup, tüm gün Riga havaalanında çalışıp, akşam üzeri Viyana’ya uçup, daha önce swap yaptığım kadının evinde bir gece kalıp, sabah Malta’ya uçtum. Bunun en iyi alternatifi AirBaltic ile Almanya aktarmalı bir uçuştu ve ücreti 320 euroydu. Benim bu üç uçuşum + kabin boy bagajlar + Viyana’da tren biletleri = Toplamda 155 euro tuttu. Dönüşte ise Malta’dan Bergamo’ya uçup, bir gece Airbnb’de kalıp ertesi sabah Tallinn’e uçacağım. O da Airbnb ile toplamda yaklaşık 195 euro oldu (Alternatifi AirBaltic ile Riga aktarmalı 380 euroydu).

Bir de benim uçak bileti almayı yersiz yere erteleyip, sonra verdiğim paraya çokça üzülerek bilet satın almak gibi salak bir huyum var. Akılsız başımın cezasını gerçekten ayaklaklarım ve sırtım çekiyor.

Yurt dışında taşınırken benim asıl amaçlarımdan biri daha çok seyahat edebilmekti. O yüzden harcamalarım ne kadar olursa olsun, kendimi kısıtlamadan gezmeye çalışıyorum. Harcamalarıma genel olarak dikkat ediyorum (zaten her zaman dikkat eden biriyim, gereksiz harcama yapmam pek), ama kendimi de çok kısıtlamıyorum. Uçak biletlerini kredi kartıyla alıyorum sadece, onu da hemen sonraki ay ödüyorum.

Sadece şöyle bir kuralım var, seveceğimi düşünmediğim bir şeyi, sırf oraya gelmişken yapmış olmak için yapmıyorum. Bir de genel olarak, yarınlar yokmuşçasına gezmiyorum ben. ‘İleride çok istersem, tekrar gelirim, dünyanın sonu değil ya’ diye bakıyorum olaya. Bu da üzerimdeki baskıyı biraz azaltıyor.

Seyahate ne kadar para ayırıyorum?

Maaşımı aldığım ilk gün, belli miktarları belli kavanozlara bölüyorum (Kavanoz – hesabım içinde, farklı alt bakiyeler açıp isimlendirdim, Wise hesabında onlara İngilizce Jar deniyor). İlk önceliğim bu 3lü oluyor = kira + faturalar, acil durum fonu, seyahat fonu.

Seyahat fon için her ay en az 200€ ayırmaya çalışıyorum. Eğer yaklaşan bir seyahat varsa bu miktar 350-400€ bandına çıkabiliyor.

Artık peşpeşe çok seyahat ettiğim için, sonraki aya pek kalmıyor, genelde hepsini ay içinde harcıyorum.

Normal harcamalarım için ayırdığım kavanozdan artan olursa (nadiren de olsa 50-100 euro artabiliyor), onu da ay sonunda seyahat fonuna aktarıyorum.

Şimdiye kadar, yanlış hatırlamıyorsam, sadece İsviçre’de ve Hollanda’da ayırdığım miktar yetmedi ve başka bir kavanozdan para çekmem gerekti. Zaten İsviçreden döndükten iki hafta sonra gitmiştim Hollanda’ya, onun da etkisi oldu.

Madrid seyahatimde aldığım kartpostallar. Kartları genelde gittiğim yerlerde yazıyorum. Günübilrlik gezi yaptıysam o şehirden de göndermeye çalışıyorum.

Bunu neden yapıyorum? Pet-sitting yapmanın avantajları

Ücretsiz konaklamayla daha az masraflarla farklı ülkeleri geziyorum tabii ki, ama aslında bunu sağladığı birkaç fayda daha var benim için.

Otel odasında, hostelde vs kalmıyorum, gerçekten birilerinin evinde kalıyorum.

  • Evde çok daha rahatım. Çok iyi lüks otellerde kalmışlığım yok belki ama ben otel odasında kalmaktansa evde kalmayı çok daha rahat buluyorum.
  • Evin mutfağında istediğim gibi yemek pişirip yiyebiliyorum. Bu da hem daha iyi beslenmemi sağlıyor hem de yemeğe harcadığım parayı belirgin ölçüde azaltıyor. Otelde veya Airbnb’de kısa süreli kaldığım zaman çoğunlukla dışarıda yemem gerekiyor, hem genellikle sağlıksız hem de pahalı oluyor.
  • Farklı bir ülkedeki şehirdeki yaşamı deneyimleme fırsatı buluyorum. Market alışverişi, çöpü geri dönüşümü, evlerin apartmanların düzeni vs. Bir yandan da ileride bir gün burada yaşamak ister miyim istemez miyim diye görüşlerimi aklımda tutuyorum.
  • Çamaşır yıkamak kolay oluyor, zaten neredeyse her evde çamaşır makinesi oluyor. O yüzden bir haftadan uzun kaldığım seyahatlerde bile yalnızca bir hafta-on günlük kıyafet götürüp haftada 1-2 kez yıkıyorum.

Birkaç gün değil, birkaç hafta kalmama rağmen, gittiğim yerlerde gezdiğim şehirlere, gittiğim müzelere vs bakarsak, aslında bir haftalığına gidip bir sürü yer görüp gezenlerden daha az şey yapıyorum 🙂 Bu bazen kendimle çelişmeme ve ‘yanlış’ yaptığımı düşünmeme neden oluyor, ama kendime hatırlatıyorum ki aslında benim için ‘çalışan’ yöntem bu.

Bazı günler çıkıp 2-3 saat dolaşıp eve geri döndüğüm oluyor mesela. Ama birkaç günlük seyahate gittiğim, otelde veya Airbnb’de yerlerde sabah kalkıp 9da dışarı çıkıp akşam 8-9da dönüyorum. Bu da belki bu rahatlığın getirdiği bir dezavantaj oluyor.

Herkesin seyahat tarzı, ‘iyi’ seyahat anlayışı farklı.

Ben de hala bu işte yeniyim 🙂 Henüz 1.5 yıldır yoğun olarak seyahat ediyorum.

Nisan 2022’de Tallinn’e taşındıktan sonra ilk solo seyahatim Ekim 2022’de Madrid olmuştu. Apartment swap yapmıştım hem de evdeki kedilere bakmıştım. O kadar tedirgindim ki, her şeyden çekiniyordum. Hayatımda ilk defa bir bara yalnız başıma gidip oturmuştum. Orada tam bir hafta kaldım ve sanırım, servis çalışanları dışında neredeyse hiç kimseyle sözlü olarak konuşmadım 🙂 Şimdi ise gittiğim yerlerde en az bir kez orada yaşayan ve oralı yerel biriyle tanışmaya özen gösteriyorum. Hem şehirle ülkeyle ilgili hem de tarihi ve gelenekleriyle ilgili birçok şey öğreniyorum.

Henüz Avrupa dışında hiçbir yere seyahat etmedim. Bu sene içinde olur mu bilmiyorum, bu sene yine Schengen içindeki ülkelere öncelik vereceğim gibi görünüyor. Estonya’da ne zamana kadar yaşayacağım bilmiyorum, o yüzden Schengen içinde yazarken yapabildiğim kadar gezmek istiyorum.

Trusted house-sitters ile pet-sitting yapmanın avantajları

  • Belli kriterlere uyan ilanlar için alarm oluşturabiliyorsunuz, anlık bildirim gönderiyor. (En temel pakette, bunun için 15 alarm limiti var)
  • Beğendiğiniz ve takip etmek istediğiniz ilanları favorilere ekleyebiliyorsunuz. Yeni tarihler eklendiği zaman anlık bildirim gönderiyor. Bunun için limit yok (varsa da benim henüz limitim dolmadığı için uyarı vermedi, ama olduğunu sanmıyorum)
  • Ben THS’i güvenli buluyorum, çünkü kayıt olurken kimlik veya pasaport fotoğrafı gönderip onay sürecinden geçiyor herkes.

Pet-sitting yapmanın dezavatanjları

Burada hem genel olarak pet-sitting yapmanın hem de THS ile pet-sitting yapmanın dezavantajlarına gireceğim:

  • Uçak bileti fiyatlarını ucuz dönemlerde alamamak, bence en büyük dezavantaj.
  • Kalacağınız yerin konumunu seçemiyorsunuz. Otelde veya Airbnb’de olduğu gibi, merkeze yakın konaklama seçme şansınız/ihtimaliniz düşük.
  • Kaldığınız evde sorumluluklarınız olduğu için, başka bir yerde gece konaklamalı kalmanız mümkün olmuyor. Yani yalnızca günübirlik gezi yapıp akşam geri dönmeniz gerekiyor. Hayvanların ihtiyaçlarına göre dışarıda olabileceğiniz süre daha kısa olabilir ya da nadir durumlarda kendi alışkınsa bir gece başka yerde kalmanızı sorun etmeyebilirler.
  • İtalya, İspanya ve Portekiz gibi, başka ülkelerden insanların küçük köylere bolca göç ettiği ülkelerde; bazı evler resmen hiçliğin ortasında oluyor. Benzer şekilde Norveç gibi kuzey ülkelerinde de çok ücra yerlerde evler olabiliyor. Haliyle toplu taşıma ile ulaşım hiç olmuyor veya kısıtlı oluyor. Bu nedenle sadece arabayla gelecek kişileri kabul ediyorlar. (Eve bir şekilde taksiyle gitseniz bile, markete gitmek için araba gerekebiliyor mesela). Ben araba kullanmadığım için (kullansam da bu iş için araba kiralamayacağım için), bu ilanlara başvurmuyorum.
  • Bazı ülkelerde, çok az listing oluyor. Örneğin aylardır İtalya’yı takip ediyorum, uygun bir tane bile denk gelmedi.
  • Yeni bir kural geldi, her ilana sadece 5 kişi başvurabiliyor. 5 kişi dolunca, başvurular otomatik kapanıyor. (Durumu ‘Reviewing‘ olarak değişiyor). İlanı açan kişi birkaç kişi reddedilirse, kısmen tekrar açılıyor. Amsterdam, Lizbon gibi popüler rotalarda ilanlar için 5 başvuru limiti çok kısa sürede doluyor.

Bu benim için bir dezavantaj değil ama, sizin için olabilir diye paylaşmak istedim. THS’de kural gereği, kaldığınız yerde sizinle beraber başka kimsenin kalmaması gerekiyor. Eğer partnerinizle beraber geziyorsanız, o zaman çift hesabı açabilirsiniz. Ancak hesap sadece sizin adınıza ise, yalnızca siz kalabilirsiniz.

Bir veya belki iki gün erken gelme şansınız veya belki bir gün geç ayrılma şansınız var. Ancak erken ayrılma şansınız yok. Yani o sit 10 Mart’ta bitiyorsa, 9 Mart’ta evden ayrılamazsınız.

Sit başlamadan önce, acil bir durum olursa, iptal etme şansınız var. Henüz sit başlamamış olduğu için, ev sahibinin size yorum yazma hakkı olmuyor (çünkü yazdıkları yorum eve ve evcil hayvanlara nasıl baktığınızla ilgili oluyor). Sit başladıktan sonra ise, çok önemli acil bir şey olmadığı sürece iptal edip erken ayrılma şansınız yok. İptal etmek isterseniz ev sahibinin kabul etmesi gerekiyor. İki taraf da kabul etmediği sürece iptal edilmiyor.

Benim deneyimlerim ve önerilerim;

  • Henüz hiç yorumu olmayan ilanlara başvurmayın. Benim ilk deneyimim çok kötü oldu, hem çok stresliydi hem de benim bir sürü şeye katlanmama ve evi onlardan daha temiz bırakmama rağmen kadın bana 4 yıldız verip ortalamamı düşürdü.
  • Evin sağladığı koşullara ve konumuna iyi dikkat edin. İhtiyacınız olan şeylerin evde olduğundan emin olun. Evin konumunun, yapmak istediğiniz şeylere olanak sağladığından emin olun. Çalışma masası, internet hızı, çamaşır makinesi vs bunlara dikkat edin. Eğer fotoğraflar yeterli değilse, fotoğraf isteyin.
  • Teklifi kabul etmeden önce mutlaka video call yapıp konuşun, sorularınızı sorun. Eğer ev sahibinden çok hoşlanmadıysanız ve sizi tedirgin eden bir şey varsa, sırf ücretsiz konaklama için kabul etmeyin.
  • Teklifi kabul etmeden önce, o şehre o tarihlerde nasıl gidebileceğiniz bakın ve sizin için hem fiziksel hem de maddi olarak uygun olduğundan emin olun.
  • Gittiğiniz zaman evin öncesi fotoğraflarını çekin, ayrılırken de çıkmadan önce fotoğraflarını çekin.

Benim THS’de ilk deneyimim ne yazıkki kötü oldu. Ev sahibinin saçma talepleri ve tavırları oldu. Evi temizleyip toplu bırakmama rağmen temizlik ve düzenden puan kırmış, üstelik çok çok kısa ve saçma yorum yazmıştı. Özellikle ilk haftası çok stresli geçtiği için bu yorumuna çok şaşırmıştım (yoruma cevap verme hakkım var, ama ben profilime ‘drama’ eklemek istemediğim içni cevap vermedim).

Başvuru süreci nasıl işliyor?

Süreç aslında çok basit, genel hatlarıyla şöyle:

  • Ev sahibi, bir bakıcıya ihtiyaç duyduğu tarihleri paylaşıyor.
  • Siz o tarihlerde uygunsanız, başvuru butonuna tıklayarak bir mesaj yazıp gönderiyorsunuz.
  • Ev sahibi gelen mesajları okuyup, profilleri inceleyip, beğendiği kişilere yanıt veriyor.
  • Bu aşamada zorunlu değil ama, genellikle video call yani görüntülü görüşme yapılıyor (whatsapp, zoom veya meet).
  • Ardından karşılıklı anlaşırsanız, ev sahibi size uygulamadan davet gönderiyor, siz de kabul ediyorsunuz. Bu şekilde kesinleşmiş oluyor.

Ne zaman gidebileceğinizi (onların evden nasıl ayrılacakları, size anahtarı nasıl verecekleri vs) ev sahibiyle konuşup belirleyip, ardından biletlerinizi alabilirsiniz. Dediğim gibi, bazıları 1 veya belki 2 gün erken gelmenizi veya bir gün geç ayrılmanızı kabul edebiliyor, yani uçak biletlerinin uygunluğuna göre düzenleyebiliyorsunuz.

Genellikle, en azından bir gün erken gelmenizi istiyorlar ki hem hayvanlar için bir alışma süreci olsun hem de evde neyin nasıl olduğunu size gösterebilsinler. Gittiğiniz zaman her şeyi siz detaylı anlatıyorlar, bazıları dijital veya fiziksel yazarak da veriyor.

Son gününüzde, evi temizleyip düzenleyip, size söylenen şekilde anahtarı bırakarak veya teslim ederek evden ayrılıyorsunuz.

Sonraki 14 gün içinde hem sizin hem de ev sahibinin yorum yazma hakkı oluyor. Ancak 14 gün süre bitmeden ikinizde yazılan yorumu göremiyorsunuz. Yorum yazmak zorunlu değil, ister yazın ister yazmayın. Profilinize yazılan yoruma cevap verebiliyorsunuz.

Özetle

Uzuuun lafın kısası, artılarıyla eksileriyle genel olarak ben çok seviyorum. Uzaktan çalışarak gezmek, hem o şehri tanıma fırsatı sunuyor hem de rahat rahat gezebiliyorum.

Faydalı olmuştur umarım, sevgiler!

Tekrar hatırlatalım, aşağıdaki linki kullanarak %25 indirim ile THS’a kaydolabilirsiniz, son kullanma tarihi yok, bu yazıyı kaydedip istediğiniz zaman kullanabilirsiniz. 🙂

1 okuyucu bu yazıyı sevmiiiş!

Eklemek istediğiniz bir şeyler mi var? Bir yorum yazın!