Kişisel Blog Yazmak – Özgün İçerik Oluşturma & Motivasyon
Blog yazmanın en zor kısmı özgün ve kaliteli içerik oluşturup bunun devamlılığı sağlamak. Son bir buçuk yıldır, bloga bakış açım bambaşka bir hal aldı. Blog yazma amacım değişince, içerik oluşturma sürecim de değişti.
- Bir önceki yazımda, hem blog yazmaya başlama hikayemi anlatmıştım hem de blog yazma motivasyonumu (yani amacımı) anlatmıştım. Bu yazı, onun devamı niteliğinde olduğu için eğer okumadıysanız, önce onu okumanızı öneririm;
* Blog Yazmaya Nasıl Başladım? //
Devamlı yazı yazacak motivasyonu nereden buluyorum?
Önceden blogspotta yazarken motivasyon konusunda çok sorun yaşardım. Yazdığım zaman akıp gidiyordu ama çok nadiren öyle yazabiliyordum. Haliyle düzenli içerik oluşturamıyordum ve googledan organik okuyucu pek gelmiyordu.
Sonra bloğu daha ciddiye alıp wordpress’e geçmeye karar verince bu sorun ortadan kalktı. Çünkü hem daha önceden burada anlattığım gibi devamlı farklı şeyler aradığım için yazacak bir şeylerim oldu hem de bakış açımı değiştirdim; artık yazacak bir şey bulmak için uğraşmıyorum, yazmak istediğim bir şey olduğu zaman yazıyorum!
Hala arada bir isteksizlik yaşıyorum ama çok uzun sürmüyor. Zaten ilham geldiğinde birden fazla yazı hazırlayıp sıraya diziyorum ya da aklıma gelen yazı fikirlerini blog defterime yazıyorum. İsteksiz olduğum dönemlerde o yazılar yayımlanmaya devam ediyor, böylece blogda devamlı yeni içerik oluyor.
Blog yazmaya yeni başladıysanız;
Blog yazmaya ilk başladığınız zaman içerik yelpazesi henüz tam oturmamışken içerik üretmek ve bunun için motivasyon sağlamak zor olabiliyor. Hem okunmalarınız düşük oluyor hem de ne yazacağınızı bulamayabiliyorsunuz. Zamanla farklı konularda yazdıkça ve yazdığınız konuları detaylandırdıkça bu konular bloğa yerleşiyor.
Belli bir konu hakkında yazarken, paylaşmak istediğim her şeyi aktarabilmiş miyim ona bakıyorum. Eğer eksik geliyorsa devam yazısı da geliyor.
Benim postcrossing nedir yazısı yazmam yeterli gelmedi, kartpostal nasıl gönderilir yazısı da yazdım. Instagramda kartpostalları nasıl hazırladığımı paylaştım. Ayrıca okuyucuları postcrossinge heveslendirmek için bana gelen kartpostalları sık sık hem blogda hem instagramda paylaştım. Aynı şeyleri mektuplaşma için de yaptım. Bu konularda ondan fazla yazım oldu. Ama minimalizm ile ilgili iki yazı yazmam yeterli geldi, minimalizm konusunun yeterli şekilde blogda olduğuna karar kılıp devamını getirmedim. Bu konular blogda böyle böyle yer edindi.
Ayrıca geriye dönüp eski konulara yönelik yazmak da faydalı oluyor. Mesela postcrossing ile ilgili yazabileceğim her şeyi yazdığımı düşünürken -bir sene sonrasında- hem okuyucuyu hem kendimi motive etmek adına Aldığım En Güzel Kartpostallar ve Aldığım En Güzel Pullar yazılarını yazdım geçen kış. Biraz zorlama yazılar gibi olsalar da sevdiğim şeyleri paylaştığımdan en sevdiğim yazılardan oldular.
Yazılarım nasıl bu kadar akıcı olabiliyor?
Çok kitap okuduğum için mi? Hayır değil, ben hiçbir zaman çok okuyan bir insan olmadım. Yazarken sanki karşımda biri varmış da ona anlatıyormuş gibi yazıyorum. Sohbet havasında yazdığım için de akıcı oluyor sanırım. Özel bir taktiğim yok yani.
Samimi olmak:
Samimi olmak yazının akıcı olmasını sağlarken aynı zamanda okuyucunun kendini yakın hissetmesini de sağlıyor. Eğer kişisel blog yazacaksanız samimi olmak en önemli şeylerden biri bence.
Ben bana mesaj atanlara cevap verirken de hem biraz samimi hem de biraz resmi olmaya dikkat ediyorum. Mutlaka Merhaba ile başlayıp iyi dileklerle bitiriyorum. Zaten bana gelen mesajların çoğu da bu şekilde oluyor – bu da ayrıca mutlu ediyor beni (arada bir saçma sapan istekler ve emir cümleleri de geliyor tabi)
Özgün içerik üretmek:
En zor kısım burası sanırım. Kopyala yapıştır olmayan özgün içerik üretmek. Burada yayımlanmış 85 tane yazı var, kitap ve film alıntıları haricinde kopyalanmış tek bir cümle yok.
Benim bloğumun ilerlemesini sağlayan şey bu oldu bence; içeriğim özgündü. Benden başka postcrossing ve mektup arkadaşlığı ile ilgili, diyetetik okumak ile ilgili yazan yoktu. (Yani benimkilerden önce yazılmış olan Türkçe yazılar vardı ama yeterince iyi değildi – açıklayıcı değildi)
Burada sizi öne çıkaracak olan yaptığınız farklı bir şey olması. Mevcut yapılmış bir şeyi farklı şekilde yapabilirsiniz, tasarımınız farklı olabilir, konunuz farklı olabilir, formatınız farklı olabilir vs vs.
İlham almak vs kopyalamak:
Özgün içerik üretirken şöyle de bir sıkıntı var; ilham almakla kopyalamak arasındaki çizgi çok ince. Mesela benim çok severek takip ettiğim bir blogger var, yazı içi düzeni, kısa ve öz yazışı, tasarımı, istikrarı vs her şeyi çok hoşuma gidiyor. Yazı düzenini ben de onun gibi yapmaya çalıştım ama sonra hem içime sinmedi hem de kopyaladığımı düşünüp vazgeçtim, sonra deneye deneye kendi tarzımı yarattım.
Ben bulutların üstüne yazısına, Amber’ın Sunday Coffee yazısından heveslenip başlamıştım ama çok ‘benlik’ bir yazı tipi olmadığı için en fazla iki tane yazabildim, sonra onları da kaldırdım çünkü bloğa gitmedi. Busrakkus gibi mekan yazıları yazmak istedim ama onun gibi kısa-öz yazamadığım için beceremedim ben de onları günlük tarzı anı yazısına çevirip hem arkadaşımla buluşmamı anlattım hem de kısaca mekandan bahsettim. Kitap yorumu yazmak istedim ama baktım olmuyor, yeterince edebi yazamıyorum, onları ‘kitap hakkında düşüncelerim’i paylaştığım yazılara çevirdim ve sadece kendi düşüncelerimi yazdım (hayır ikisi aynı şey değil –bence) Böyle böyle kendi tarzımı oluşturduğumu düşünüyorum.
Birinin yaptığı bir şeyi beğeniyorsanız, onu olduğu gibi kopyalamayın. Kendi tarzınızla harmanlayıp blogunuza öyle uygulayın. Blog, sizin zevkinizi yansıtsın.
İçeriğin devamlılığını sağlamak, yazacak konu bulmak:
İçeriğin devamlılığını sağlamak, konunun bloğa yerleşmesini sağlamak için önemli. Ben kahve üzerine sadece 1 tane festival yazısı 1 tane de french press yazısı yazdım ama konu çok havada kaldı, biliyorum. Aylardır V60 kullanıyorum ama yazısını yazamadım çünkü kahve konusunda meraklı olsam da yeterince bilgim deneyimim yok. Bloga yazmak doğru gelmiyor. Ama postcrossing ile ilgili, diyetetik okumak ile ilgili daha bir sürü içerik türetebilirim çünkü hem tecrübem var hem de eğitimim var.
Yazacak konuları nasıl buluyorum?
Yazacak konu bulma konusu bloğunuzun tipine göre değişir. Makyaj, cilt bakımı, gezi gibi konularda yazıyorsanız devamlı içerik üretmek yazacak konu bulmak için uğraşmanız gerekebilir. Yani eğer devamlı yaptığınız bir şey değilse ya da çok bilgili olduğunuz bir şey değilse konu yelpazesini çok dar tutmayın. Beslenme konusunda bir iki kitap okuduysanız sırf sağlıklı beslenmeye ilginiz var seviyorsunuz diye sağlık ve beslenme üzerine yazılar yazmayın mesela, çünkü hem iyi bilgiye sahip değilsiniz hem de devamını getiremezsiniz. Konu bulması kolay olsun diye çok geniş de tutmayın. ‘Her şeyden bir tutam’ bloglar hiçbir zaman ilgi görmez. Hem siz yeterince kaliteli içerik üretemezsiniz hem de okuyucu sizin ‘ne olduğunuzu’ kavrayamaz. Kahve de gezi de paylaşırsınız, ama arada bir de olsa makyaj paylaşmanız erkek okuyucuları rahatsız edebilir mesela. Blogunuzu yansıttığınız instagram hesabınız için de bu böyle. Bir kitap bir kahve bir makyaj bir mekan bir gezi bir ders bir bilmem ne olmasın. Ne olduğunuz, ne hakkında paylaşım yaptığınız belli olsun.
İlk sene yazdığım yazıların çoğu postcrossing, mektup ve kırtasiye gibi konular üzerineydi, sonra zamanla farklı konular ekledim. Mektuplaşmaya ve journalling’e başlamamla aliexpress alışverişlerim arttı. Defter, kırtasiye vb üzerine yazılar geldi. Kahve festivaline gittim, onu yazdım. Sonra kahveye ilgim arttı, french press aldım onu yazdım vs vs böyle ilerledi. İçerik ne üretsem ne yazsam diye düşünmedim. ‘Bunu bloğa yazmalıyım!’ dedirten şeyleri yazdım sadece. Haliyle sadece kendi düşüncelerimi, hayallerimi ve deneyimlerimi paylaştığım için içerik kopyalamadım.
Yazmış olmak için yazmayın:
Konu oturmaz, içinizden gelmediği için yeterince samimi yazamazsınız kaliteli bir içerik oluşmaz, sizin için de okuyucu için de sıkıcı olur.
Devamlı içerik oluşturmak için kendinizi devamlı bir şeyler bulma telaşına sokmayın. Öyle uğraşınca OLMUYOR. Gerçekten olmuyor. Kendinizi böyle strese sokmayın, çok çabuk pes edip bırakırsınız. Yazacak bir şeyler aramaktansa, ilham geldikçe yazma taraftarıyım ben.
Sevdiğiniz bloggerları takipte olun, içeriklerine göz atın.
Ne yapmış, ne hakkında yazmış, nasıl yazmış bir bakın. Belki ilginizi çeken, sizin de yazabileceğiniz bir şeyler bulursunuz ya da onun yaptığı bir şeyi siz kendi yaptığınız bambaşka bir şeye uyarlarsınız.
Sizinkine benzer tarzda olan blogları daha da ayrıntılı inceleyin. Neyi farklı yapmış?
Çok görsel mi – az görsel mi:
Çok görsel olması sayfanın yüklenme süresini uzatıp okuyucunun erken çıkmasına neden olabilir, bu devamlı olursa googledan gelen trafik azalır. Az görsel olduğunda da yazı çok olursa sıkıcı olabilir.Eğer konu ile ilgili görseliniz yoksa stok fotoğraflar kullanabilirsiniz. Ben genelde uzun yazılarda başlık aralarında minimal görselleri tercih ediyorum. Freepik, pexels kullanıyorum. İnternetten bulduğunuz rastgele bir görseli kullanmayın, telif haklarından başınız yanmasın. Çoğunlukla kendi görsellerinizi kullanmaya çalışın ama çekebileceğiniz bir şey değilse ya da vaktiniz yoksa stok kullanabilirsiniz tabii.
Blogger defteriniz olsun:
İşi ciddiye alacaksanız küçük de olsa bir defteriniz olsun bloğa özel. Hem çok işe yarıyor hem de oldukça keyifli.
Benim ilk blog defterimde; yazı fikirleri, yazı tipleri, renk kodları, gerekli html kodları vs blogla ilgili her şey vardı. Şimdiki biraz daha sade, bilgiden çok içeriklere yönelik notlar alıyorum. Röportaj yapmak istediğim diyetisyenlerin isimleri, tavsiyeler verdiğim yazılar yazabileceğim maddeler, yıllık hedeflerim – yapmak istediklerim vs hepsini yazıyorum.
Blog yazmaya başlamak istiyorsanız;
İlk başta wordpress veya blogspot uzantılı ücretsiz platformlarda yazın. Seviyor musunuz, yazmak istiyor musunuz, vakit ayırabilecek misiniz (vakit ayırmak isteyecek misiniz) bir bakın. Eğer hepsine içtenlikle evet diyorsanız o zaman hosting ve domain alıp kendi sitenizi kurun. Hemen başlar başlamaz para harcamayın bunlara. Domain ve/veya hosting alıp sonra devamını getirmeyen parası boşa gidenler gördüm. Hiç gerek yok. Ben 3-4 yıl blogspotta yazmıştım. Artık blogspot da gelişti, temaları da daha iyi.
Şimdilik bu kadar. Daha çok içimden geleni yazdığım için kesin olarak şunu yapıyorum bunu yapıyorum gibi taktikler veremiyorum maalesef. Sadece genel olarak bloga bakış açımı ve blog yazma sürecimi aktarmaya çalıştım. Umarım faydalı olmuştur. Bir sonraki yazı biraz da teknik konular üzerine olacak. Sevgiler!
12 okuyucu bu yazıyı sevmiiiş!
Bir yorum
Can
Yazı gayet tatmin edici olmuş. Emeğine sağlık. Yazıya tıklarken yeterli içeriğe ulaşamayacağımı
düşünmüştüm. 🙂
Konu seçimi konusunda kendimizi sınırlamamak ama daldan dala atlamamayı mantıklı buluyorum. Hemen hemen aynı fikirdeyiz.